Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından Kültür ve Turizm eski Bakanı Yalçın Topçu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısının sırrını Yeni Akit’e anlattı. Gündemdeki konuları da değerlendiren Topçu, Türkiye’nin yüz yıldır sıkıştırıldığı cendereden kurtulmanın eşiğinde olduğunu ve bu kurtuluşa emek verenlerin de küresel zalimlerin hedefinde olduğunu söyledi.

- Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Türkiye’nin şu anda karşı karşıya kaldığı durum, bir özel savaş hailidir. Bunu iyi anlamak için cennet mekân Sultan Abdülhamit’in devrine iyi bakmak lazım. Çanakkale’yi iyi görmek lazım ve Kurtuluş savaşını da iyi görmek lazım. Bu üç meseleyi iyi görürsek, iyi anlarsak Türkiye’nin bugün neyle karşı karşıya olduğunu anlayabiliriz.”

EŞKIYA BİZİM EŞKIYAMIZ DEĞİL

- Cumhurbaşkanı terör konusunda son derece kararlı bir duruş sergiliyor. Bu kez gerçekten çözebilecek durumda mıyız?

“Sayın Cumhurbaşkanı, bugüne kadar cumhuriyet hükümetleri bölücü terör örgütleriyle diğer terör örgütleriyle mutlaka mücadele etti. Hatta başbakan olduğu dönemlerde de eksiği, gediği saklı kalmak kaydıyla bir mücadele vardı. Devlet bir taraftan üstüne düşeni yaptı. Vatandaşa yunus elini uzattı. Vatandaşın genel bir isteğiyle çözüm süreci bir medeniyet projesi olarak düşünüldü. Ama ne yazık ki eşkıya bizim eşkıyamız olmadığı için emir aldıkları yerlerin gereğini yaptılar. Devletin şu anda yunus gücünün yanında yavuz gücü de var. Cumhurbaşkanı devletin başı olması dolayısıyla kendisinde birçok bilgiler toplanıyor. Terör örgütünü ve sözcülerini meşrulaştırmak için her yolu denediler. Hatırlayın; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve 7 Haziran seçimlerinde terör örgütünün siyasi uzantısı olan partiyi şirin göstermek için her yolu denediler. Türk bayrağı önünde eline saz verip türkü bile söylettirdiler. İç basınıyla  dış basınıyla 72 düvel bunlara destek verdi. Neticede ne oldu? Cumhurbaşkanlığı seçiminde de 1 Kasım seçimlerinde de istediklerini alamadılar. Terör örgütünün ipini elinde tutanlar, son bir gayretle Türkiye’yi bölge politikalarından uzak tutmaya ve kendi içinde oyalamaya çalışıyorlar ama başaramadılar. Bundan sonra da başaramayacaklar. Bu terör sorunu Müslüman Kürt kardeşlerimizin de desteği ile çözülecek. Buna inanıyoruz.”

ABDULHAMİD’E DE AYNISI YAPILIYORDU

- Özellikle dış basında Erdoğan’a karşı yapılan saldırıları neye bağlıyorsunuz?

“Erdoğan, millet iradesini arkasına almış, milli iradeyi temsil ediyor. Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor. İçeriden ve dışarıdan yapılan bu kumpasların tıpkı Sultan Abdülhamit Han’a yapıldığı gibi bir kumpas olduğunun farkında. Çanakkale’de dedelerimin başına ne geldiyse, kim getirdiyse, bugünkü şer odaklarının arkasında da onların olduğunu çok iyi biliyor. Terör örgütünü destekleyen ülkelere bakıyoruz, haritada yerini zor bulabildiklerimiz var. Mesela Orta Afrika bile bu terör örgütünü destekliyor, yataklık yapıyor. Türkiye’ye kim düşmansa, onu koruyup kollamaktan geri durmuyorlar. Bunun yanında uluslararası kuruluşlarda stratejik ortak olduklarımız var. İçlerine girmek için yıllarca uğraştığımız Avrupa Birliği’nin hükümetleri ve anlı şanlı medyaları var. ABD’nin istihbarat örgütleri var, medyaları var. Oradaki lejyonerlerini koruyorlar, kolluyorlar. Casusluk davasından yargılanan bir insan netice itibariyle kırkı çıkmadan AYM tarafından esastan dava görülerek dışarıya salınıyor. Millet bu karardan memnun değil. Peki kim memnun olmuş bu casusluktan yargılananların salıverilmesinden? ABD dışişlerinin bir tamamı memnun. AB ülkelerinin büyükelçileri gayet memnun. Terör örgütünü allayıp pullayıp şirin gösteren kesim memnun. Bu dava bile kimin kiminle ve kimden yana olduğunu ortaya koymaya yetiyor.”

“ÖLECEKSEK ADAM GİBİ ÖLELİM”

- Erdoğan’ın, “Eğer bu bir meydan okuma olarak algılanıyorsa, evet milletim adına meydan okuyorum” ifadeleri çok tartışıldı. Bunu kime karşı yapıyor?

“Diplomaside buna ‘mütekabiliyet esasları’ denir. Diğer deyimle, meşru müdafaa hakkı denilebilir. Dünyadaki başkentlerde terörle mücadelede ne kadar meşru ise, uluslararası hukuktan hangi hakkı kullandıklarını iddia ediyorsa, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenliği için, özgürlüğü için bu argümanların hepsini kullanmak  Türkiye’nin de hakkıdır. Cumhurbaşkanı muhataplarımıza diyor ki; ‘Yıllardır bizi meşgul ettiğinizi ve bu maşanın arkasında olduğunuzu biliyoruz. Silah veriyorsunuz, lojistik destek yapıyorsunuz. Kırmızı bültenle aradığımız insanları koruyorsunuz. Bütün bunların farkındayız. Dostlarımızın ve düşmanlarımızın artık farkındayız, biliyoruz. Meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz. Şimdi sıra sizde. Dost musunuz, düşman mısınız, siz karar verin.’ Sayın Cumhurbaşkanı’nın meydan okuması, dost görünüp düşmanlık edenleredir. Tıpkı mücadeleden korkanlara söylediği ‘Öleceksek adam gibi ölelim.’ sözüyle meydan okuduğu gibi.”

KİMSE TÜRKİYE’SİZ HARİTA ÇİZEMEZ

- Dış politikası nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan bazı kesimlerce çok sert biçimde eleştiriliyor. Siz ne dersiniz bu konuda?

“Sayın Cumhurbaşkanı özellikle Suriye meselesinde ‘bu bir Türk, Kürt, Türkmen savaşı değil’ diyerek adını koydu. Bu savaş 148 ülkenin bölücü terör örgütünü ve diğer terör örgütlerini devreye sokarak yürüttüğü kirli bir savaş. Türkiye’yi I. Dünya Savaşının 100. yılında medeniyet coğrafyamızdan kalıcı olarak kopartmanın derdindeler. Daha dün eyaleti olan Şam’ında, Bağdat’ında yeni bir harita belirlerken Ankara’nın masada olmasını istemiyorlar. ‘Türkiye içine kapansız, diz üstü çöksün ve kendi meselesiyle meşgul edilsin’ dedikleri bir plan bu. Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı olarak bu planın farkında olduğunu net şekilde söylüyor muhataplarına. ‘Ne yaparsanız yapın, Türkiye’yi medeniyet coğrafyasından kopartamayacaksınız. Bölgemde ameliyat yapmanıza izin vermeyeceğiz. Türkiye’nin içinde olmadığı hiçbir harita çizilemez” diyor. Bu dik duruşu nedeniyle eleştirenlerin kimler olduğuna bakmak gerekiyor. Millet bu dik duruşu seviyor ve destekliyor. Birilerinin eleştirisi de kendini bağlar.”

 AMAÇ TÜRKİYE’YE DİZ ÇÖKTÜRMEK

- Hükümet ve Cumhurbaşkanı arasında görüş ayrılığı varmış algısı verilmeye çalışıyor? Bunun amacı nedir?

“Biz şu anda özel bir savaşla karşı karşıyayız. Aşağı yukarı 40 yıla yakındır bariz bir şekilde sürüyor. Bu milletin çocuklarını sağcı- solcu, alevi- sunni diye birbirine düşürtenler şimdi de Kürt- Türkmen savaşı üzerinden Türkiye’yi içerisinde bölmek, enerjisini tüketmek peşindeler. Şu anda geldikleri noktada başarıya ulaşabilmek için siyasi istikrasızlığı bir araç olarak görüyorlar. Ağacı bahane ettiler, kutuyu önümüze koydular, devlete ve millete operasyon çekmeye kalktılar. Orada amaç bir yolsuzluğu ortaya çıkartmak değil, devlete ve millete operasyon çekme meselesiydi. Şimdi de dini maskeli, Marksist maskeli, bölücü maskeli birçok terör örgütünü bir araya getirdiler. ‘Bir tek hedefimiz var, Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek’ diyorlar. ‘Biz Türkiye’ye karşı savaş açtık’ diyemeyenler, Türkiye’nin temsil makamındaki Sayın Cumhurbaşkanını yemeyi kafaya koymuşlar. Bu işi daha evvel tankla, tüfekle, askeri vesayetle yapıyorlardı. Şimdi dışarıdaki ülkelerin destekleriyle, medya destekleriyle, sanal âlem destekleriyle yapmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanının başbakanlığını yapan Sayın Davutoğlu, Sayın Erdoğan’ın uzun süre danışmanlığını yaptı. Bu bir özel savaş olduğu için bunun her yönüyle mücadele etmeyi meşru görenler içeride de fitne çıkarmayı yapıyorlar. 14 yıllık mesai arkadaşlığını yapmış Sayın Başbakanla Cumhurbaşkanımızın arasını açmak için fitne üretiyorlar.”

ERDOĞAN GÜCÜNÜ “İMAN”INDAN ALIYOR

- Cumhurbaşkanı’na en çok sorulan sorulardan biri “Bu kadar çok çalışmak için gücü ve enerjiyi nereden buluyorsunuz?” oluyor. Son olarak bu konuda ne dersiniz?

“Ben Kosova’ya gittiğimde Türklerle oturdum. Bizim buraların Türkülerini hep birlikte söyledik. Arife diye bir kızımız var (Arnavut), Ordulu bir çocukla evlendirdik onu. Arnavutluk’ta kendi bakanlarından kırk kat bana ilgi alaka gösterdiler. Dupduru bir Türkçe konuşuyorlar. Şaşırdım kaldım. Hepsi de Cumhurbaşkanımızı en az bizim kadar seviyor ve başarıları için dua ediyor.Erdoğan’ı Erdoğan yapan şey inandığı davası. Davasına inanmış, fani olduğuna inanan bir dava adamı. ‘Ümmet adına ne kadar gayret gösterirsem o kâr’ diyor. Erdoğan, her şeyden hesaba çekileceğini bilerek hareket ediyor ve ona göre gayret gösteriyor. Hesap gününde makam ve mevkisinden hesabının kolay olması için elinden gelen her şeyi, imanından ve inanmışlığından aldığı o güçle yapmaya çalışıyor. Biz buna şahidiz.”

BELÇİKA BAŞBAKANI'NA ÖYLE BİR CEVAP VERDİ Kİ...

- Cumhurbaşkanı’nın meydan okumalarını “One Minute” çıkışından biliyoruz ama bu yaptığı eleştirileri yurt dışı gezilerinde muhataplarına da bu tonda ve sertlikte iletiyor mu?

“Belçika’ya yaptığımız bir ziyareti anlatayım size. 12 kişilik bir masada herkes muhatabıyla oturuyor. Cumhurbaşkanımız Majeste Kral’a “Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörün her türlüsüyle mücadele ediyor. Terör artık küresel bir noktaya geldi. Bütün başkentler için bir tehdit. Ben bununla bütün gücümle uğraşıyorum ve dostlarımızdan yardım bekliyorum. Suriye sınırında güvenli bir bölge oluşturalım. O insanlar medeniyet değerlerine göre konutlarda

oturabilirler. Türkiye burada çok ileri, siz de ilerisiniz. AB bir ülkeye 400 milyar dolar yardım etti, bunu biliyorum. Biz bu insanları medeniyet değerlerine göre insanca olanaklarla yaşatabilir, okutabiliriz. Benim ülkemde 600 bin eğitim çağında mülteci var” dedi. Kral cevap vermeden Belçika Başbakanı “biz yardımcıyız, destek oluyoruz.” dedi. Cumhurbaşkanı döndü ve “biliyorum. Fehriye Erdal benim ülkemde çok önemli bir iş adamını katletti. O’nu nasıl buharlaştırdığınızı biliyorum” dedi. Bundan daha sert bir eleştiri olabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanı sözünü sakınmadan, gerektiği yerde herkese gereken cevabı veriyor.”