Son dönemde “Şehit cenazelerinde istenmeyen adam” ilan edilen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na cenaze törenlerinde kurşunlu tepki gösterilmesi, 27 Mayıs darbesi öncesi toplumu geren ve bu yüzden başı taşla yarılan İsmet İnönü’yü akıllara getirdi. İnönü’nün, darbeden 1 yıl önce çıktığı Ege turunda başı yarıldı. Söylemlerini sertleştiren İsmet İnönü, “İdam sehpaları kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez” ifadeleriyle Başbakan Menderes’i darbeyle tehdit etti. Bu durum, “kan siyaseti” izleyen Kılıçdaroğlu’nun İnönü’nün izinden giderek, sosyal huzuru bozmaya çalıştığını ortaya koyuyor.
TOBB’DAKİ KANLI KONUŞMAYLA BAŞLADI
Kılıçdaroğlu, TOBB Genel Kurulu’nda “kan” vurgusu yaparak, “Anayasa’yı değiştirelim; ne için? ‘Başkanlık sistemini getireceğiz.’ Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” demişti. İstanbul’daki şehit cenazesinde ayağının dibine şehit yakını tarafından kurşun bırakılması sonrası bu durumu “kan siyaseti” için fırsata çeviren Kılıçdaroğlu, CHP’lileri sokaklara çıkardı. Son zamanlarda söylemlerini iyice sertleştiren ve sert siyaset üzerinden toplumu geren Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesi İsmen İnönü’ye benzerliği dikkat çekiyor.
İNÖNÜ’NÜN DARBE SİYASETİ
Hatırlanacağı gibi o dönem CHP Genel Başkanı olan İsmet İnönü, Başbakan Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti’den kurtulmak için askeri kışkırtan ve toplumu ayrıştıran bir siyaset izlemişti. Özellikle darbeden bir yıl önce söylemlerini “kan” ve “silah” üzerine bina eden İnönü, toplumu ve askeri kanadı darbeye hazırlamıştı. Ülkeyi darbeye sürükleyen süreçte 27 Ekim 1957 seçimleri oldukça sert bir hava içerisinde geçmiş, CHP’nin seçimden bir kez daha “yenik” ayrılması İnönü’yü kızdırmış ve daha sert politikalar izlemeye sevk etmişti.
UŞAK’TA BAŞINI YARDILAR
Menderes, 6 Eylül 1958’de Balıkesir’de yaptığı mitingde, CHP’yi eleştirerek, “İdam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya” cümlesini kullandı. Bu sözlere bir gün sonra muhalefet lideri İsmet İnönü, “Sehpalar kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez” cevabını verdi. Kılıçdaroğlu’nun da İnönü gibi “kan akıtmakla” AK Parti’yi tehdit etmesi dikkat çekti. Darbenin “kokusunu” alan İnönü, 1959’un Nisan ayında Batı Anadolu illerini kapsayan bir geziye çıktı ve CHP’liler geziye “Büyük Taarruz” adını taktı. 29 Nisan’da İnönü Trikupis’i esir aldığı Uşak’ı “Büyük Taarruz”un ilk durağı olarak seçti. Ancak İnönü, Uşak’ta taşlı saldırıya uğradı ve başı yarıldı. Saldırıyı engellemediği için dönemin Uşak Valisi İlhan Engin’e, “İktidarın ‘Uşak’ Valisi” dendi.
O DÖNEM DP-CHP, ŞİMDİ AK PARTİ-CHP!
Olaylara rağmen gezisine devam eden İnönü, Manisa ve İzmir’den sonra 4 Mayıs’ta İstanbul’a geldi. Ancak burada da saldırıya uğradı. Yeşilköy Havalimanı’ndan şehir merkezine giderken Topkapı’da trafik müdürü tarafından durdurulan İnönü, halkın taşlı sopalı saldırısına maruz kaldı. Polisler ve askerler olaya müdahale etmezken, daha sonra Binbaşı Kenan Bayraktar’ın emriyle askerler İnönü’yü saldırıdan kurtardı. Son 1-2 haftadır AK Parti ve CHP seçmenleri arasında yaşanan kavgaların benzeri o yıllarda birçok ilde DP ve CHP arasında yaşanıyordu. 1959 yılı, iki partinin seçmenleri arasında yaşanan kavgalar ve liderlerin bu kavgaları ateşleyen konuşmalarıyla geçti.
DARBEYE BİR AY KALA ÇIĞIRTKANLIK
Toplumu iyiden iyiye geren İnönü darbeden 1 ay önce söylemlerini sertleştirdi ve artık açıktan darbe çağrısı yapmaya başladı. 18 Nisan 1960 günü Mazlum Kayalar ve Baha Akşit’in CHP’nin “yıkıcı, gayrimeşru ve kanun dışı” faaliyetleri olduğu gerekçesiyle Meclis araştırmasına açılması yolundaki önerge karşısında İnönü, darbe çağrısı yaparak, “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam. Şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal, meşru bir haktır” diyecekti. 27 Nisan 1960 günkü TBMM toplantısında İnönü, tekrar Tahkikat Komisyonu’nu hedef alınca Meclis, İnönü’ye on iki oturum toplantılara katılmama cezası verdi. Kararı protesto eden CHP milletvekilleri Meclis’ten polis zoru ile uzaklaştırıldı. O döneme benzer Kılıçdaroğlu’nun “kan siyaseti” ile ne yapmak istediği merak ediliyor!